Blog, Düşünce

Onaylanma İhtiyacımız Üzerine

28 Ağustos 2018

Genel olarak kabul etmediğimiz doğrudur ancak hepimizin başkaları tarafından onaylanmaya ihtiyacı vardır. Kimilerine göre, ister doğuştan gelen bir dürtü olsun, isterse kişilik bozukluğu; onaylanmanın gerçekliği reddedilemez. Sanattan, felsefeye, iş yerinden okul yaşamına kadar yaptığımız her şeyi diğer insanların “onayına” sunarız.

“Onaylanırsak” güzel, burada problem yok. Onaylanma’dığımızdaysa yaptığımız şeylerin pek çoğunun bir anlamı olmadığını düşünüyor olabiliriz. Bu bağlamda onaylanma konusu birçok disiplin tarafından incelenmiş bir konu.

Literatüre dayanmadan, tamamen bana göre; iki tip onaylanma var. Birincisi toplumsal, ikincisi bilimsel. İkisine de kısaca değineceğim.

Toplumsal onaylanmanın içerisinde aile ve sosyal çevre gibi gruplar sayılabilir. Bu gruplar günlük yaşantımızın bir parçası. Bilimsel onaylanma ise; akademik kanattan geliyor ve ne iş yaptığımızla yakından ilgili.

Toplumsal Onaylanma

İnsanların önemli bir kısmı hayatının birkaç anında “toplumsal onaylanma” ihtiyacı üzerine eleştirel düşünür; az bir kısmıysa aksiyon alır. Aksiyon aldığını düşünenlerin de çok azı gerçekten “onaylanmayı” bir kenara bırakabilir. Yoğun siyaset ve futbol taraftarlığından, iş yerindeki güçlü profilin fikirlerine duyulan yatkınlık gibi davranışlar hep bir onaylanma ihtiyacının parçasıdır.

Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Kürsüsü Başkanı Atilla Yaman, onay bekleyen profillerin özellikle Ortadoğu ülkelerinde yaygın olduğunu ve bu durumun kültürel genlerimizle alakalı olduğunu söyledi. Psikoloji Zirvesi – 2015

Çok uzaklara bakmaya gerek yok, elimizi cebimize atsak dahi bu ihtiyacı görüyoruz. Son yıllarda önce gençler özelinde konuşulan sonrasındaysa her yaş grubunda yaygınlaşan “sosyal medyadan onaylanma” ihtiyacı artık bir hastalık halinde. Yemek tercihi, siyasi görüşler, ailevi kararlar… Hatta yakın plan yüzümüzü çektiğimiz “selfie” bile bir onaylanma ihtiyacının tezahürü.

Western Ontario Üniversitesi’nden Ruby T. Nadler, Rahel Rabi ve John Paul Minda’nın araştırmalarına göre daha iyi bir ruh hali, daha iyi bir performansa imkân tanır.

Toplumsal onaylanma kötü değildir. Bazı yönleriyle hayatta kalmamızı dahi sağlar. Ancak problem, bunu bir saplantı haline getirip mikro meselelerle hem kendimizi hem karşımızdaki yormak olarak gözüküyor.

İş Dünyasında Onaylanma ve Kendin Olma

Başarılı insanlar olarak iş dünyasında model alınan kişilerin hiçbiri “onay bekleyen” profiller* değildir. Takipçilerinin ise yaşamının önemli bir kısmında aynı cesareti gösterdiğini söylemek güç. Bir çoğumuz “onaylanmanın” zıddına “kendin olmak” kavramını koyarak sıhhat bulmaya çalışırız.

Japonya Takagama Üniversitesi Rektörü Suishu Brima öğrenci seçiminde okul başarısından daha çok kişisel yetkinliklere odaklanılacağını söyledi ve 2017 yılında bu şekilde ilk öğrencilerini aldığını belirtti.

Tam ne denmek istendiğini anlayamadığım “kendi olmak” onaylanmaya meydan okuyan bir şey değildir. İnsanın ne yapacağını bilmediğinde, dışlandığında veya yol haritasını kaybettiğinde bir kaçış cümlesi gibi yaygın olarak kullanılır; kendin olmak. Halbuki “kendin olmak” daha belirli ve kararlı bir bakış açısının tezahürüdür.

İşin “ürün üretme” tarafında ise durum daha ilginç. Steve Jobs’ın “insanlara ne istediklerini sorarsak en iyisini gösteremeyiz” veya Henry Ford’un aynı soruya “insanlar daha hızlı bir at isterlerdi.” cevaplarını şiar edinenler en ufak bir kararsızlık durumunda özellikle akademik onayın peşine düşüyor.

Akademik / Bilimsel Onaylanma

Peşinen söylemeliyim ki; tıbbi ilaçlar dışında ister dijital ister fiziksel olsun hiçbir ürünün akademik onaya** ihtiyacı yok. Jobs, Ford, Zuckerberg, Gates, Wright Kardeşler acaba çalışmalarında hangi akademik onayı beklemişler? Bırakın onay beklemeyi kendilerini ancak akademiden kaçarak bulmuşlar.

İnsanlığın faydasına bir ürün ortaya koyuyor ve kullandırabiliyorsanız okul sıralarında yeterince vakit geçiren herkesin ilerleyebildiği, öğrencilerin yazmaktan sıkıldığı, okuyan değerlendiricilerin ise okurken sıkıldığı ve her gün binlercesinin yazıldığı makalelerle “profesör” olmuş insanların onayına ihtiyacınız yok.***

Fransa Üniversiteler Birliği Başkanı Jaque Atranz bundan 20 yıl sonra klasik anlamda üniversitelerin ortadan kalkacağını ve “mentee/mentor” ilişkilerinin öne çıkacağını söyledi.

***

Konunun diğer yönü olarak kişisel gayretler dışında inovatif hiçbir fikrin çıkmadığı akademik camianın fikrinizi onaylamasını bekliyorsanız boşuna beklersiniz. Bu durum en çok devlet desteklerinin kurullarında karşımıza çıkıyor ki; AR-GE kurulları tavuk besiciliği ile başladığı proje değerlendirme gününe yapay zekâ ile devam ederken günü iplik projesiyle tamamlayabiliyorlar.

Wilson Üniversitesi İletişim Fakültesinin 2014’te yayınladığı rapora göre insanların %55’i karşılarındaki kişilerin yalan söylediğini anlasa da iletişimi devam ettiriyor. (Ryan Rasly, Anthonu Chrome, Max Adore)

Günlük örneklerimizi çoğaltabilir konuyu derinleştirebiliriz. Ancak yazının bir serzeniş konseptine kaymasını istemem. O yüzden burada kesiyorum.

Son olarak bu yazının amacı günlük yaşantımızda akademik veya toplumsal onaylanmaların kendimizi ve çevremizi yormasının üzerine biraz düşünmemizi sağlamak ve girişimciliğin önündeki “onay” mekanizmasını biraz esnetmek. Çok kolay değil biliyorum ama farkındalık önemli. Yazının nihai olarak bu amaca uyduğunu düşünüyorum. Haksız mıyım? Bence haklıyım…

Değil mi?

Buradan Yakın 🙂

Bu yazıda 4 araştırma sonucu verdim. Sadece biri gerçek. Diğer üçünü ben uydurdum, yazıyı okurken hiç şüphe etmediniz değil mi? Gerçek olan alıntıyı son dönem meşhur yazarlarının birinin kitabından aldım. Hemen Google’a yazmayın. Bakalım Google’sız kendi kendimize düşünerek doğru alıntının hangisi olduğunu çözebilecek misiniz?

28 Ağustos 2018

Kişisel onaylanma ihtiyacı için şu kısa yazı okunabilir.

* Burada kast edilen, bütün hareketlerinde onay bekleyen kişilerdir. Günlük ve uzun vadeli yaşamında bu yönlerinin genellikle zararını görürler. Psikoloji biliminde yer yer atıfta bulunulan “onay bekleyen” profili, zaman zaman sağlıklı karar almanın bir yönü olarak ele alınabilir. Yazıda kast edilen yargı akademik atıf içermemektedir.

** Akademik bilgi ve akademik onay kavramlarını farklı şekillerde ele alıyorum. Bir arabanın üretilmesindeki mühendislik akademik bilgi içerebilir ama arabanın kullanışlılığı olası pazar payı veya tasarımı akademik bir onaya ihtiyaç duymaz.

*** Siyah Kuğu / Naseem Taleb kitabından esinle yazılmış bir paragraftır.

Akademik Onaylanma için fikir verebilecek linkler:
http://www.hurriyet.com.tr/egitim/akademisyen-sayisi-10-yilda-yuzde-90-artti-30006521
https://www.akademikpersonel.org/anasayfa/son-10-yilda-profesor-sayisi-artis-gosterdi.html
http://www.akademikadro.net/turkiyede-akademisyen-sayisi-ve-akademik-unvanlarin-dagilimi-28801.html

Siyah Kuğu kitabından çıkarılacak güzel bir ders infografiği

You Might Also Like

No Comments

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: