Politika

Küreselleşen Dünya’da Dünya Vatandaşı Olmak

02 Aralık 2007

Gelişen ve değişen dünya perspektifinde her çağ kendisiyle birlikte yeni yeni kavramlar, yeni yeni sorunlar getirmiştir. Yeni kavramların kimi “çağın gereği” ibaresi altında direkt olarak zihinlerimizde yer bulmuşken, kimileri ise akıl süzgecimizden geçerek düşünsel hayatımızda tüm geçen zamana karşın kendine yer bulamamıştır. Bu kavramlardan biri ise önüne geçemediğimiz belki de geçmek istemediğimiz bir kavram olan; küreselleşme.

Küreselleşme; dünya milletlerinin arasında ekonomik, kültürel ve siyasal sınırların kalkması, sermaye dolaşımının ülkeler bazında değil, küresel eksende olması olarak tanımlayabiliriz.

İlk olarak küreselleşme dilimize, ekonomi içerikli bir kavram olarak girmiştir. Ekonomik manada küreselleşme ile sermaye serbestliği yaygınlaşmakta, bunun sonucunda zenginin daha zengin; fakirin daha fakir olması kaçınılmaz bir durum halini almaktadır. Öte yandan Ulusal ekonomilerin, deyim yerindeyse göz göre göre, daha üstün güçlere “meşru” yollardan teslim olması belki de, ekonomik küreselleşmenin en önemli handikaplarından biridir. Zira bu yolla ülkelerin bağımsızlıkları ve ulusal egemenlikleri sadece kâğıt üzerinde kalabilmektedir.

Aynı zamanda çok uluslu yapıya ve büyük sermayeye sahip şirketlerin küreselleşmenin getirdiği serbestlikle fazla güçlenmeleri hatta kimi zaman devletlerden bile daha güçlü hale gelmeleri söz konusudur. Bu durumda emperyalizmin farklı bir kimliğe bürünmüş hali karşımıza çıkmaktadır. Devlet olgusuna olan güven ise buna bağlı olarak her geçen gün azalmaktadır.

Kültürel olarak küreselleşmeyi biz farkında dahi olmadan günlük hayatımıza yerleşmiş bir kavram olarak düşünebiliriz. Kültürel küreselleşme toplumlarda farklılıklar oluşturan öğeleri kendi potasında eritip yeni bir kültür ortaya çıkartarak kültürel manada eşitlik sağlar. Fakat kültürel eşitlik sağlanırken her toplum kendinden bir şeyler feda etmek zorundadır ve Mahmut TEZCAN’a göre “bir Afrika müziği, bir Türk misafirperverliği, bir İspanyol dansı küreselleşmeye feda edilmemelidir.”

Küreselleşme kavramının üç temel dayanağından biri olan siyasal küreselleşme ise karşımıza yepyeni açılımlar çıkarmaktadır. Siyasal bağlamda sınırların kalkması ilk bakışta soyut bir kavram olarak zihinlerimizde karşılık bulsa da, küreselleşmeyi yöneten küresel güçler her geçen gün bu kavramı sistematik olarak somutlaştırmaktadır.

Bilinçli olarak somutlaştırılan sınırların kalkması ve iç içe geçmesi kavramlarının insanlığa olumsuz getirilerini çokta uzakta aramamıza gerek yok. Zira Irak bu durumun bize en yakın örneğidir. Irak’ın parçalanmasında dini ve etnik farklılıkları kullanan -küresel güçler- küreselleşmenin birleştirirken böldüğüne dair en aşikâr örneğini en acı şekilde dünyanın gözleri önüne serdiler.

Soruna işaret etmek kadar doğru şıkkı işaretlemenin de hayati önem taşıdığı yaşamımızda, bu kadar kavram ve bilgi karmaşası yaşanırken bizler neler yapmalıyız? Kaçınılmaz olan Dünya Vatandaşlığı’na doğru mu ilerlemeliyiz yoksa kendi kabuğumuza çekilerek gözümüzü ve kulaklarımızı kapamalı mıyız? Kabuğumuza çekilmeyi kendimize uygun görmüyor isek; Dünya Vatandaşlığına soyunmayı tek seçenek olarak kabul etmekten başka şansımız kalmıyor.

Peki, bir Dünya Vatandaşı kimdir nasıl olmalıdır?

Kavramsal olarak kaçmayı denesek de, Dünya Vatandaşı bizlerden başkası değil. Nasıl olması gerektiğine gelince…

Bir Dünya Vatandaşı, küreselleşmenin getirdiği olanakları sonuna kadar önce kendi akıl süzgecinden geçirip kullanabilmelidir. Gözünü kulağını kapamak yerine her zamankinden daha uyanık olmalıdır ki; kullanılmaktan kurtulabilsin. Dünya Vatandaşı, özüne ait her şeyi muhafaza ederek evrensel değerlerle bütünleşmenin olabileceğine önce kendini inandırmalı ve sonra bunu ilk olarak kendisinde hayata geçirmelidir ki; çağımızın problemlerinden olan kültürel kişilik bunalımından kurtulabilsin. Neredeyse içi boşalan ve taraftar sloganı haline dönüşen; demokrasi, özgürlük, barış ve kardeşlik gibi değerlerin içini doldurmalı ve bunu bir Dünya Vatandaşı olarak kendisinin ve milletinin yararına kullanabilmelidir. Ulusunu diğer milletler önünde güçlü kılabilmenin formülü konvansiyonel silahların çok ötesine geçmiştir.

Küreselleşme artı ve eksileriyle üzerinde uzun yıllar tartışılacak bir kavram olarak düşünsel hayatımızın en işlek noktasında her zaman yerini koruyacaktır. Bize düşen yukarıda saydıklarımızın dışında biraz daha dikkatli ve bilgi çağının olanaklarına hakim bir Dünya Vatandaşı olabilmekten fazlası değildir.

2007

No Comments

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: