Archives

Blog, Düşünce, Kitap

Homo Deus ve İnanç

13 Temmuz 2019

Bir süredir evrim hakkında kitap ve makaleler okuyorum. Mutlak anlamda konuyu öğrendim diyemem ama genel kültür seviyesini tamamladığımı düşünüyorum. Yaklaşık 20 farklı kaynaktan tahminen 1.000 sayfayı geçkin bir okuma oldu. Amacım tamamen zihnimi disiplinler arası çalıştırıp ayık tutmaktı. Daha önce de bu amaçla mimarlık hakkında benzer tarz okumalar yapmıştım ve oldukça keyifliydi. Tavsiye ederim.

Evrim hakkında okurken amacım, benimsemiş olduğum İslam inancının bilim karşısında “geçerliliğini” test etmek değildi. Yani okuyup okuyup en sonunda “ey evrim bak o kadar okudum ama beni ikna edemedin” deme gibi bir niyetim yoktu. Bu niyetle yola çıkıldığında zaten okumaya ihtiyaç duyulduğunu düşünüyorum.

Continue Reading…
Blog, İnsan Kaynakları

İşe Girişte Mezuniyetin Önemi Azalıyor Mu?

17 Kasım 2018

Bu konu özellikle üniversite öğrencilerinin 3. ve 4. senelerinde sıkça zihinlerini kurcalıyor. İnsan kaynakları sektöründe çalıştığım için de sık sık karşılaştığımız sorulardan birisidir; mezuniyet. Konuyu, üniversiteleri “çizgi altı ve çizgi üstü” basitçe ikiye ayırarak ve insan kaynakları açısından irdelemeye çalışacağım. *

Öncelikle bir ön kabulü toparlamakta fayda var: “Çizgi üstü” üniversitelerin tek artısı akademik kadro ve eğitim değil. Hatta bazı bölümlerde kimi üniversite bölümlerinin daha iyi olduğu bile söylenebilir. Çizgi üstü üniversiteler için dikkat edilmesi gereken nokta, aldığınız eğitimden çok, kimlerle okuduğunuz ve sizden önce o bölümde okuyanların piyasadaki etkinliği.

Continue Reading…
Blog, Dijital HR, İnsan Kaynakları

Dijitalin Yıkıcılığı ve İnsan Kaynakları

27 Eylül 2018

Öncelikle inovasyon kavramını sonrasında yıkıcı inovasyonu bilmek “dijitalin yıkıcılığını” anlamak için önemli. 2005 sonrası rahmetli Arman Kırım’la inovasyon kavramını yakından tanıdık. 2010 sonrasındaysa sık sık “yıkıcı inovasyon” kavramını duymaya başladık. İki kavramın da geçmişi 90’lara dayanıyor ancak hayatımıza girmesi için teknolojinin gelişmesini beklemek gerekti.

Peki, nedir bu yıkıcı inovasyon:

Yıkıcı inovasyonun simgesini teknoloji olarak görebiliriz. (…) Bir teknolojinin yıkıcı olabilmesi için ise yenisiyle değiştirmek gerektiğinde pahalı olması veya devamlı iyileştirme gerektirmesi yeterli görülmüyor. Gerçek yıkıcı teknoloji, mevcut çalışma modellerini alaşağı eder ve yenisiyle değiştirilmelerini gerektirir. Daha da önemlisi, mevcut şirketleri yok olmaya yatkın kılıyor, daha önce aktif kabul edilen şeyleri – ürün, marka, model, dağıtım ve tedarik zinciri ve Ar-Ge harcamaları – pasif hale getiriyor.

 Yıkıcı inovasyonda dört temel evreden bahsetmek mümkün: Hâkim olanın alaşağı edilmesi, yeni kategorinin evrime uğratılması, yakınsamanın sağlanması ve aynı kategorinin yeniden düşünülmesi.

İşte aynı tanımı şimdi dijitale taşımanın zamanı. Dijitalin yıkıcı etkisini konuşuyor-idik. Yavaş yavaş görmeye başladık. 1

Bir iddiaya göre şu anda var olan her 10 şirketten 4’ü, 2020 yılına kadar dijital transformasyonu gerçekleştiremediği için piyasadan silinecek. 2

Hal böyleyken dijitalin yıkıcılığını insan kaynaklarında nasıl göreceğiz? Continue Reading…

Blog, Düşünce

Potansiyelimizi Abartıyor Olabilir Miyiz?

01 Eylül 2018

Öğretmenlerin, tembel çocukların velilerine söylediği “zeki ama çalışmıyor” sözünün koca bir yalan olduğunu fark etmek için 20’li yaşlarıma kadar gelmem gerekti. “Prenses kızım, aslan oğlum” diye evlat sevmenin handikaplarını görmek içinse 30’lara varmak yetti. Çünkü, prenses ve aslan çocukların gençlik hallerine tanıklık edebiliyorsunuz.

Prensesler düşündükleri kadar eşsiz değil; aslanlar telefonda oyun oynuyor.

“Zeki ama çalışmayan” çocuk, zeki falan değildir. Gerçek anlamda zeki çocuklar çalışır. Çalışmak için imkân ve ortam bulamamak farklı problemlerdir. Ayrıca bütün çocuklar çok zeki olmak zorunda değildir. Büyüme çağında özellikle 6 yaşına kadar çocuklarımızın birer dahi olduğunu düşünürüz. Çünkü 2 yaşında YouTube’da reklamı atlarlar, 3 yaşında televizyonu açıp 4 yaşında kumandadan TRT Çocuk bile açabilirler.    Continue Reading…