Blog, Edebiyat

Fatura

27 Ağustos 2019

Faturaları hep bizim sokaktaki fatura ödeme merkezine yatırırdım. Sistemleri çökmüş. Yıl kaç olmuş hala sistemler çökebiliyor, hayret ediyorum. Bu sıcakta şimdi bankaya yürümem gerekiyor. Nerden baksan yarım kilometre yol var.

Ter kan içerisinde bankaya geldim. Biraz sıra beklesem sorun olmaz diye düşünürken 30 yaşında var yok güvenlikçi arkadaş yanıma geldi. Beyefendi isterseniz sıra numarası alın.

Bir fatura yatırıp çıkacağım arkadaş çok sağ ol.

Yine de sıra numarası almanız gerekir. Yoksa boşu boşuna beklersiniz.

Her şeyin sırayla olması aslında bir paradoks. Nedense felsefeciler bu meseleye hiç kafa yormamış. Neden sıra var? Adalet sisteminin bir çarkı mı sıra? Egemen güçler halkı hizaya sokmak için sırayı mı kullanıyor? Peki kaymakam gelse fatura ödemeye, ona da sıra numarası verirler mi? Sıra zayıf insanlar için üretilmiş bir dizginleme yöntemi mi acaba…

Çok da kafayı yormamak lazım. Gün sonunda sıraya girmezsem elektriği kesilecek olan kaymakam değil ben olacağım.

Makina benden hızlı. Sıra numaram 34.

Ekranda 23 yazıyor. Tahmini bekleme süresi. 33 dakika. Demek ki işlem başına 3 dakika veriyor. Arada da 4 kişi numarayı aldığı halde işlem yapmasa ortalama 20 dakikaya faturamı yatırmış olurum. 5 dakika kala paramı hazırlasam yeterli. 153 TL. Çok değil mi yahu! Klimayı çok yakıyorum bazen ondan herhalde.

İkinci evliliğimde eşimle faturalar yüzünden çok kavga ederdik. Neden insanlar ikinci evliliğine son evliliğim demiyor veya daha çarpıcı olanı ilk evliliğine ilk demiyor. Bütün evlilikler günün sonunda “son” olması dileğiyle yapılıyor. Evliliğin gizli ajandası son olma isteği galiba.

İkinci şimdilik benim için son oldu. Evliliğin gizli orduları değil ben kazandım. Boşandık.

24.

25.

İyi çabuk geçiyor. Klimada fena. Geçen hafta bizim Nurettin’in yerinde klima çarptı üç gün kendime gelemedim. En iyisi karşıya oturayım.

26.

Bütün numaralarda dolu herkes gelmiş demek.

Yahu şu koltukta oturan Gülşah değil mi? Lise sondaki aşkım. Tabii yaşlanmış. Ben de 45’ime geldim. Kendimi şimdiden biraz emekli hissediyorum. 

Yok ya kesin Gülşah. Ne çok sevmiştim onu. Adına şiirler yazdım. Evi yolumun tersine olmasına rağmen karşılaşma ümidiyle evlerinin önünden geçerdim. Bir gün en yakın arkadaşıma Gülşah’a olan aşkımdan bahsettim. Büyük sırrımı açmıştım. Kimseye söyleme diye sıkıca tembihledim. İçten içe varsın söylesin kulağına gitsin. Eğer beni istemezse şaka yapmıştım derim. İsterse de oh ne ala.

Söyleme sırrını dostuna o da söyler dostuna zinciri son derece hızlı çalıştı. Gülşah sadece birkaç gün içerisinde ona olan hislerimden haberdar oldu.

Buraya klima daha çok vuruyormuş ama şimdi tam Gülşah’ın karşısında oturmuşum günlüklerimi okuyor gibi hissediyorum. Kafasını kaldırsa beni tanır mı bilmiyorum. Telefonuna bakıyor harıl harıl.

İlk randevu müthişti. Hep ortak derslerimize giren hocalardan ortak arkadaşlardan bahsedip durduk. Biraz eğlendik. Samet’le Tuğçe hiç yakışmıyordu. Bol bol analiz yaptık. Samet’le Tuğçe 3 çocuklu ve evliliklerinin sanırım 20. yılını kutluyorlar. O ayrı. Zaten başımıza ne geliyorsa şu öngörülerimizden geliyor.

27. Amma uzun sürdü. Ev parası çekiyormuş.

Bakar mısınız? Diğer gişeler neden bizim numaramızdan almıyor? 

Onlar kurumsal müşterilere bakıyor beyefendi.

İlk randevuda bizden hiç bahsetmedik. Okul çıkışlarında bir kaç gün denk gelip gülüştük. Evet gülüştük nasıl bir gülüştü o. Şimdi gözümün önünde canlanıyor. Sanırım bu gülüş beni mahvetti. Aşık olmaya aşık eden beni bu gülüştü. 

Olamaz ilk eşimin gülüşü de ona benziyordu. Tam değil ama biraz. Acaba sırf gülüşü biraz benziyor diye mi evlenmiştim onunla. Yok yahu. Aynı kitapları aynı müzikleri dinliyorduk. Aynılık bitirdi bizi ve ayrılık geldi. Aynılık hiçbir yerde uzun ömürlü olmaz.

8 yıl sürdü evliliğimiz. Fena da değildi aslında ama çocuğumuzda olmuyordu. Çocuk olmama durumu bizi içten içe yedi. Mali anlamda da sıçrama yapamamıştım. 8 yılın sonunda hala kiradaydık. 

Bir gün geldi ayrılalım dedi. Sen bilirsin dedim. Boşanma davasından sonra “sen bilirsin demeseydin ayrılmazdık” dedi. Kadınlara “sen bilirsin” demek çok tehlikeli. İyice anlamıştım.

28. 6 kişi kaldı.

Gülşah ara sıra numaratiğe bakıyor. Galiba Gülşah’ı özlemişim. Bir gülse sanırım burada kalp krizi geçirebilirim.

İkinci evliliğimde ilk evlilikteki hatalarımın hiçbirini yapmadım ve bu sayede 5 yıl evli kalabildik. Bir oğlumuz oldu. Şimdi 9 yaşında. İkinci eşim. Eski eşim mi demeli? O zaman birinci de anlaşılabilir. İsmiyle ansam bu sefer bilmeyen için birle iki karışabilir.

Mali anlamda daha iyi olmuş. Oturduğumuz evi almıştım.

Hata yapmadıysam neden daha kısa sürdü. Dedim ya hiç hata yapmadım. Hiç hata yapmayınca düzeltilecek hiçbirşey olmadı. Evlilik monotonlaştı. Çocuk bile yetmedi bizi kurtarmaya. Şimdi her Cumartesi buluşuyoruz. Satranç oynamayı öğrettim. Babası gibi akıllı. Neredeyse beni yenecek. Aferin.

29.

İster misin tam sıra gelmişken öğle arası girsin.

Güvenlikçi kardeşim numara gelmeden öğle arası olur mu?

Yok abi. Öğle arasına yakın numara makinasını kapatıyoruz.

Ha iyi.

Gülşah’ın elinde yüzük yok muydu? Yok ya. Hayallere kapılma. Yıllar önce kapılmıştık. Üniversiteyi beraber okuma hayalleri kurmuştuk. Birimiz diğerinden düşük bölüm kazanırsa diğeri çok çalışıp seneye onun yanına geçecekti. Hayaller hayaller. O kadar çok hayal kurmuştuk ki ayağımız yerden kesildi. Sınavda sanırım hayallere daldım. Gülşah Matematik bölümü kazandı. Ben İşletme. İşletme ne yahu? Matematiğim de hiç iyi olmamıştı.

İlk yıl uzaktan ilişkiyi götürmeye çalıştık. Telefon vardı ama mektup yazıyordum. Mektuplarımı atmış mıdır? Ben attım. Zaten onun yazdıkları çok kısaydı. Aklımda tutabilirim diye düşündüm. Şimdi unuttum. Normal galiba unutmam.

Neden ayrıldık. Hatırlamıyorum desem ilişkiye ihanet etmiş olur muyum? Ayrılık sevdaya dahilse buradan notum kırılabilir. Bir sabah enerjimiz bitti galiba. Boş verelim dedik. Boş verdik. Ya da büyüdük.

30.

Sıra da gelmek üzere. Galiba hala aşığım ya da merak ediyorum. Merak mı aşk mı? Gülşah’ı bunca yıl hiç düşünmüş müydüm. Olamaz… Doğum gününü hatırlıyorum. Domatesli makarnayı çok severdi. Çileğe bayılır. Sütlü tatlı sevmezdi.

Başka insanları da böyle hatırlıyor muyum? Nurettin ne yer ne içer? Çilek sever mi? Nurettin sanırım sütlaç seviyor. Ne Nurettin’i yahu. 

31. 

Acaba beklediğim dönüm noktası bu olabilir miydi? Belki de hayatta yaşadığım her şey beni buraya yönlendirmişti. Hem 45 geç bir yaş değil. Yaşadığım kadar yaşamayacağım ama Gülşah’la bir başka yaşarım. Bir şairin böyle bir dizesi vardı galiba. İçimdeki şair neredeyse 30 yıl sonra harekete geçti. İçimde bir şeyler 30 yıl sonra harekete geçebiliyorsa bu iş ciddi.

Bu sefer boş vermemeliyim.

Gülşah’a baktım yine, elinde numarası vardı. Göremiyorum. Az oynat şu elini aşkım. Ne kadar zarif elleri var. Göreyim numaranı, bileyim ne kadar bekleyeceğimi. Neredeyse 30 yıl beklemişim farkında değilmişim. 5 dakikada ne ki 30 yılın yanında. 

Selam vereyim merhaba diyeyim. Allahım karnımda hafiften bir ağrı.

32. 

32 Gülşah. Gişeye yöneldi. Hala güzel hala alımlı.

Aramızdaki hisler söndü diye hiç göz göze gelmeden ayrıldıysak, karşılıklı itiraz etmediysek, bendeki bu aşkı hissedebilir. Bir şans verebilir. Çay içelim derim masumca. İlk buluşmamız gibi olur ondan bundan konuşuruz. Sonra ikinci buluşmada ona açılırım. Eskisi gibi olur mu? Neden olmasın 45 yaşın neresi geç. 60 yaşında birbirini bulup evlenen çiftler var.

İşlemi bitsin sokulayım yanına. Neden bu kadar uzun sürdü. Yok daha iki dakika geçmiş.

Belki ikinci baharım olur. Evlensek evimizin balkonunda çay içerken “görüyor musun nasıl yine bir araya geldik” derdim. Çay isterdim. Biraz açık. İçine limon da atsa mutluluk tablosu tamamdı. Bu kadar basit mi? Evet bu kadar basit. Bu kadar yaşanmışlıktan sonra geldiğim nokta; limonlu çay.

33.

33.

Memur seslendi 33 burada mı?

Sessizlik. 33 yok mu? Gülşah kapıya yöneliyor. Şimdi önümden geçecek.

33 neredesin çık ortaya!

34.

Faturayı mı yatırmalıyım Gülşah’a mı gitmeliyim. Gülşah çıkma. Geleceğim, bekle elektrik faturası en çok 3 dakika.

34 burada mı?

Elimi kaldırdım. Gülşah’a değil memura. Faturaya gidiyorum. Gülşah’a gitmeliyim.

Gülşah. Fatura. Sıra bana geldi. Sıra bize geldi Gülşah. Mutlu olma sırası. Belki de sıralar umudun yolunu gösteriyordu. Sıralara haksızlık etmişim, sana etmem.

Gülşah biraz bekle. Bak, boş veremem artık. Boş verecek ne zamanım kaldı ne yerim. Hayatın bana verdiği şansları çoktan tükettim.

Belki sen benden daha çok hayal kırıklığı yaşadın. Belki bu karşılaşma benden çok senin için. Söz veriyorum seni hiç kırmayacağım.

Gülşah çıkma, hava çok sıcak. 

Ne önemi var elektrik faturasının Gülşah’la kurulacak hayatın yanında. Yatırsam ne, yatırmasam ne? Yarın yatırırım. Son günü olabilir kontrol etmedim. Hay aksi. Faturaya baksam. Gülşah çıkıyor. Memur bana bakıyor.

Fatura, Gülşah, fatura, Gülşah.

200 TL verdim.

Gülşah çıktı.

3 liranız var mı?

Pardon?

Tam para üstü vereyim beyefendi.

Gülşah gözden kayboldu.

Belki de Gülşah değildi.

Benzettim.

Safa Zengin
27 Ağustos 2019

You Might Also Like

No Comments

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: