Dijital HR

Dijital İşe Alımın Dışında Kalabilir Misiniz?

09 Kasım 2014

Eiffel Kulesi her büyük fikir ve eser gibi kendi zamanı içerisinde herkesin gönülden desteklediği bir sanat eseri olmamıştır. Bilakis inşaatı ve sonrasında çok fazla eleştiri almıştır. Hatta kendini yenilikçi olarak tanımlayan bir kısım aydın, karşı bildiri yayınlamıştır. Bildiride imzası olanlardan biri de meşhur Guy de Maupassant. Fakat Maupassant kule inşa edildikten sonra sık sık birinci katındaki restorana öğle yemeği yemeye gidecek ve buna şaşıranlara şöyle cevap verecektir: “Burası Paris’ten kuleyi görmediğim tek yer.”

Dijitalin her alanda hâkimiyetini kanıtlamasıyla birlikte bu akımın dışında kalmak bir tür romantizmden öteye gidemez hale geldi. Bireysellik, kendi hayatının öznesi olmak gibi kavramsal açılımlar kişilerin kendi elleriyle veya ellerindeki cihazlarla bambaşka anlamlara büründü. Öyle ki; “yönetilmeyen itibar yönetilir” derken eskiden aklımızda canlanan bütün ihtimaller kurumsallık üzerineydi, bugünse zihnimiz kavramları bireyselden kurumsala doğru algılıyor.

Örneğin; itibar deyince “ticari ahlak, patron çalışan ilişkileri, kaliteli ürün/hizmet akla gelirken bugün: Facebook hesabınız var mı, Twitter’da aktif misiniz, iş hayatına dair hedefleriniz varsa Linkedin’iniz de var herhalde diye sıralanıyor. Üstelik kişiye ve kuruma sorulan soru kalıpları arasında önemli bir fark yok.

“Yönetilmeyen itibarınızı” yönetmeye başladığınız andan itibaren iş yükünüz aslında hafiflemiyor veya rahat etmiyorsunuz. Bilakis aklınızın bir köşesini meşgul eden yeni bir yük alıyorsunuz. Tek mesele sadece “bugün ne paylaşsam” değil; paylaştığınız içeriğin farklı çevreler tarafından nasıl algılanacağını da düşünmek oluyor.

***

Bir de meselenin işe alım tarafı var… Söz konusu “işe alım” olunca elbette masanın iki tarafı için de söylenecek sözler var. Dün akşam internette paylaştığı fotoğrafın patronu tarafından nasıl algılanacağını düşünerek uyuyan insan kaynakları uzmanı sabah karşısına gelecek adayın dün gece ne paylaştığına bakmadan görüşmeye girmiyor/giremiyor. Ortak arkadaşlardan referans kontrolü yapmak istiyor, fotoğraflardan ve mekan “check-in”lerinden anlamlar çıkarmaya çalışıyor.

Görüşmeciye hemen kızmamanızı tavsiye ederim… Bugüne kadar konu hakkında birçok etik tartışma açılmış olsa da işe alım ciddi bir karardır ve bu kararı veren yöneticiye belli bir yük getirir. Alınan personelin yanlış bir karar olması durumunda oluşan riski, bir anlamda işe alım ekibi üzerine almaktadır.

Eskiden referans kontrolü ve önceki çalışılan yeri aramak bir yöntemdi. Bugün hala geçerli olsa dahi tek başına yeterli değil.

Riski düşürmenin en etkili yollarından biri; istihbarattır. Yukarıda da işaret ettiğim gibi İnsan kaynakları uzmanları işe alacakları aday konusunda sıkı araştırmalar yaparlar. Zira sadece şirket içi İnsan Kaynakları bölümleri değil sektörde faaliyet gösteren “Seçme ve Yerleştirme” şirketleri de aynı yöntemi izliyor. Peki nasıl ve nelere bakılıyor?

Öncelikle nasıl sorusuna cevap verecek olursak, yöntem olarak bir sınıf arkadaşınızı veya komşunuzu araştırmanızdan farklı değil. “Ulu bilge Google” her soruya cevap veriyor. İsmime sonuç yok demeyin, e-posta adresinizle kayıt olduğunuz üyeliklere dikkat.

Nelere bakılıyor konusu ise ihtiyaca göre değişiyor. Örneğin; kurum kültürüne uyumluluk aranıyor olabilir. Bunun için adayın siyasi görüşünden kendini ait hissettiği kültürel bağlar gözden geçiriliyor. Dışa dönük bir pozisyonsa paylaşımlarınızda fotoğraflarınız çok etkili. En kırılgan nokta ise üslupta ortaya çıkıyor. Sosyal medya üslubunuz temiz ve düzgünse birçok açıdan avantajlı olabiliyorsunuz.

Bütün bunların tamam olduğu durumda nasıl öne çıkacağınız ve eğer hakkınızda hiçbir şey bulunamıyorsa nasıl algılandığı ise bir başka yazı konusu.

Kısaca dijital medya ile özel hayatların en hafif tabiriyle “paylaşıldığı” bir ortamda insanların birbirleri hakkında daha fazla detaya erişme dürtüsü ateşleniyor; komşuya sormanın yerini Google alıyor. Günlük hayatta hal böyleyken işe alım gibi maddi ve manevi maliyetleri yüksek olan bir konuda İK uzmanları hafiyeliğe soyunmak zorunda kalıyor.

Peki, “sosyal medyada yokum” diyen adaylar ne olacak? Bence farkında bile olmadan oldukça uzun bir süredir, kuleyi görmedikleri tek restoranda yemeğe oturmuş, iş görüşmesi yapıyorlar…

Bu yazı 7 Kasım 2014’te vivahiba.com için yazılmıştır. 

[/blog]

You Might Also Like

No Comments

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: